18 Eylül 2015 Cuma

Bilimden Yaşama

Yazmak nankör bir iştir.

Yıllarınızı, yaşamınızı verirsiniz. Sözcüklerin arasında boğulacak gibi olursunuz. Sonunda ortaya anlamlı diyebileceğiniz paragraflar çıkmaya başlar. Sevinirsiniz. Ama ertesi gün baktığınızda büyük bir düş kırıklığıyla hepsini yırtıp atarsınız. Günün birinde haftalar, hatta aylar geçse bile her okuyuşunuzda sizde yeni sevinçler yaratacak bir yazı çıkar ortaya. İnanamazsınız. Bu kez de başkalarına ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görürsünüz. Kimi yazdıklarınıza hiç ilgi duymayıp okumaz, kimi iğneler ve çuvaldızlar batırmak için satırların arasındaki açıkları arar, kimi sizi bambaşka bir yere götürmeye kalkıp söylemek istemediklerinizi sizin yazdıklarınızda bulduğunu sanır.

Kolay değildir yazıp da mutlu olmak, amacınıza ulaştığınızı düşünseniz, çevrenizin beğenisini kazansanız, geniş kesimlere ulaşsanız, gidebileceğiniz her yere gitseniz bile bir süre sonra yaptıklarınızın eksikliğini hissedersiniz. Yaşam o denli zengin ve çeşitli, hareketlidir ki yazdıklarınızın onu yakalayıp elinde tutması beklenemez. Son noktayı koyduğunuz anda söyledikleriniz eskimeye, geçmişe gömülmeye başlar. Gelecekte yer almak hiç kolay değildir.

Birkaç yıl önce küçük bir yazı dizisi hazırlamaya çalışmış, geçmişte yaşananları ve değişimi güncel bir yorumla verebilmeyi ummuştum. Yazmanın, hele söyleyecek bir sözü olarak yazmanın ne denli zor olduğunu bir kez daha gördüm. Yaşam hızla akıp gidiyordu ve sözcüklerim ona yetişemiyordu. Yakın geçmişe ve güncel gelişmelere bakıyor, kendime yakın alanlara yoğunlaşmaya çalışıyordum. Bu yazılardan yaptığım düzenlemeleri bir süredir Milliyet Blog'da "Geçmiş Yazılardan İzler" notuyla paylaşıyorum. Ana konular bölgesel ve dünya ölçeğindeki gelişmeler, bilim, teknoloji, sanat ve ilişkiler olarak sıralanıyor. Bunları bilim ve teknoloji ekseninde sınırlayarak sürdürmeyi düşünüyordum.

Duygu Özlem Demir içten bir mesajla "Bizim için yazar mısınız?" deyince bilim ve teknolojiye sanat ve yaşamı da ekleyerek bu yazıları denemeye karar verdim.

İnsanın yükselişi bilimle başlıyor, teknolojiyle yaşamı değişiyor, sanatla doğanın kusursuzluğuna insanca bir yorum geliyor. Bilimden teknolojiye, teknolojiden yaşama bir akış, bir etkileşim var. Yaşamın istekleri teknolojiyi yönlendiriyor, bilimin yolunu çiziyor. Sanat, yaşananların, güzelliğin ve duyguların, geçmişin ve geleceğin en etkili parlayışları olarak ayrı bir önem taşıyor.

Bireysel gelişimin de, toplumsal kalkınmanın da doğru bir yola girmesinde bu üçünün ayrı bir önemi yok mu?


Bilimden yaşama uzanan yolun çevresinde gezinecek bu yazılar böyle başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder